9 Nisan 2011 Cumartesi

Risk.!!!

  1. Şunu daima hatırla ki,büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır...

5 Nisan 2011 Salı

4. SULTAN MURAT ve HABİB BABA

Habib Baba, 4. Sultan Murad zamanında yaşayan, yaşlı, fakir, garip Allah dostlarından biridir. Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiştir. Yolculuğunun yorgunluğunu üzerinden atmak için bir hamama gider. Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, bedenini dinlendirmektir.
Fakat hamamcı Habib Baba’yı içeri sokmak istemez. “Bugün Sultan Murad’ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz” deyince Habib Baba üzülür, rica eder, yalvarır...
“Ne olursun, kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum” der ve bin bir dil döker. Hamamcı insafa gelir, acır, dayanamaz ve kabul eder. Hamamın en sonundaki odayı göstererek;
“Baba şu odaya gir, hızla yıkanıp çık senden parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar” der.
Habib Baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar ve bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir. Bu ikinci müşteri kılık değiştirmiş olan, 4. Murad’dır. O gün vezirlerinin topluca hamam âlemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir;
“Hele bir bakalım bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?”
Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir.
Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır.
Hamamcı; “vezirler gelecek” diye almak istemez. Padişah ise, ne olursun bu hamama girmeyi kafasına koymuştur. Çaresiz kalan hamamcı bu gencin de isteğini kabul eder. Ona da Habib Baba’nın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar:
“Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştamalı beline, gir yanına. Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler; “Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler”.
Sonra 4.Murad da Habib Baba’nın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır.
Habib Baba’nın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir Yanındakinin tebdil-i kıyafet etmiş padişah olduğunun farkında değil. Onun da kendi gibi, fakir biri zanneden Habib Baba yumuşak bir sesle konuşur:
“Evladım, sırtın fazlaca kirlenmiş, müsaade edersen bir keseleyivereyim.'
Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir haz duyar. Çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.
Memnuniyetle Habib Baba’nın önünde diz çökerken; “Buyur baba! Ellerin dert görmesin” der. Bu arada hamamın içindeki eğlence olanca hızıyla devam etmektedir. Habib Baba, 4. Murad'ın sırtını bir güzel keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir;
“Baba! Gel bende senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım” der. Habib Baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle;
“Olur, evlat” der ve sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babanın ağzını yoklar;
“Baba görüyor musun şu dünyayı. Sultan Murad’a vezir olmak varmış. Bak adamlar içerde tef, dümbelek çalarak hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibiyiz”.
Habib Baba, Sultan Murad’ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler. Sultan Murad’ın Habib Baba’dan duydukları, onu şaşırtır. Elindeki keseyi düşürür. Habib Baba;
“Be evladım, Habib Baba, Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Âlemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad’a keselettirir”.